top of page

SOSYAL MEDYA VE BENLİK ALGIMIZ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

📱Kaçımızın sabah uyanır uyanmaz eli ilk iş cep telefonuna gidiyor? Peki kaçımız bu eylemden hemen sonra bir de sosyal medya hesaplarımızı kontrol ediyoruz. ☝️Türkiye’de sosyal medyanın kullanım süresi 2022 verilerine göre ortalama 3 saat. Günde 3 saatimizi sosyal medyada geçiriyoruz. Peki bu esnada beynimizde neler oluyor ve biz neden bu kadar uzun bir süreyi sosyal medyada harcıyoruz bir bakalım. 🧠Sosyal medya alanında çalışan mühendisler bu uygulamalarının her alanını beynimizin ''haz duyusu'' üzerine inşaa etmiş. Sosyal medyada gezinirken ''Haz'' yani kısa süreli hoşnutluk duygusu devreye geçiyor. Beynimiz dopamin adı verilen ve ödül sistemini yöneten beynin substantia nigra ve ventral tegmental bölümlerinden tetiklenen hormonun etkisi altına giriyor. 😀Dopamin ''ödüllendirilmiş'' hissini oluşturur. Haz duyduğumuz bu eylemi yapmaya devam ettikçe beynimiz bu eylemi daha fazla yapmak adına uyarılır. Salgılanan dopamin miktarı arttıkça beyin bunu artık yeni normal olarak kabul etmeye başlar. Artık bu eylemi daha az gerçekleştirmek veya sosyal medyaya bakma eyleminden uzak kalmak aynı madde bağımlılığında olduğu gibi bizi yoksunluk sendromuna sokar. Yoksun hissettikçe yeni normalimize yani daha çok haz deneyimleme davranışına geri döneriz. Peki sosyal medya hangi unsurları ile beynimize dopamin salgılatıyor ve bağımlılık hissi yaratıyor? ❓Hesaplarınızla ilgili en çok hangi rakamları takip ediyorsunuz? Beğeni sayısı, takipçi sayısı, paylaşım oranı, geri bildirim mesajları, istenilen bilgiye anında erişim… 💟Beğeni sayısı, takipçi sayısı ve paylaşımlarımızın başkası tarafından da paylaşılması bizde onaylanma ihtiyacını karşılayan eylemler oluyor. İnsan sosyal bir varlık, birlikte yaşadığı toplumla ilişki içinde oldukça yani yalnızlık hissi azaldıkça oksitosin miktarı artıyor.

Onay ihtiyacımız karşılandıkça özgüvenimiz artıyor. Peki anında hiç bilmediğimiz hayatların içine girmek onları izlemek veya ihtiyacımız olan bir bilgiye tek tıkla ulaşabilmek bizi nasıl etkiliyor? Bundan 200 bin yıl önce atalarımız yaşam koşullarından ötürü enerji tasarrufu yapmaya dayalı bir hayatta kalış sistemi içindeydiler. Beynimiz halen daha çok enerjiye sahip olmak ve enerji tasarrufu yapmak üzerine işliyor. Bu nedenle yağlı ve şekerli yiyecekleri ister istemez diğer yiyeceklere göre daha fazla seçme ve sevme eğilimindeyiz. Bunun yanında az çaba ile çok gelir etme etmek de enerji tasarrufu eğilimi sayılabilir. İnternette tek tıklama ile merak ettiğimiz onca bilgiye ulaşmak da beyne dopamin salgılatıyor. Çünkü beyni yoğun bir prefrontal korteks aktivitesi yükümlülüğünden kurtarmış oluyoruz. Parmağımızın bir hareketi ile instagramda yüzlerce farklı insanın paylaşımlarına erişmek biraz da kumarhanelerdeki slot makinalarının mantığına benziyor. Burada öngörülemezlik ve merak duygusunun getirdiği kısa süreli heyecanlı bekleyiş beynimize yine dopamin salgılatıyor. Sürprizlerin ve kumarın bu kadar haz vermesinin sebebi budur. Örneğin klasik fıkralar vardır bilirsiniz bir Türk bir İtalyan bir Fransız uçağa binmişler diye başlar. Bu fıkralarda hep 3 kişi vardır. Bunun sebebi 2 kişinin nasıl bir diyalog içinde olacağı öngörülebilirken 3. Kişinin olaya sürpriz ve öngörülemezlik katmasıdır. Cep telefonlarımıza gelen bildiriler de buna benzer. Ekranda bir mesaj geldiğini görürüz içine girene kadarki süredece yaşanan öngörülemezlik ve sürpriz hissi beynimize yine dopamin salgılatılır. Beyin enerji tasarrufunun ‘’monotonlukla’’ tatmin etmez. Beynin beklentisi ‘’enerji harcama ihtimaline karşı’’ olacak bir enerjiyi tasarruf etmektir. Buraya kadar sanırım sosyal medyanın neden bu kadar vazgeçilmez olduğunu sinirbilim çerçevesinde görmüş olduk.

Sosyal Medya Bağımlılığı ve Benlik Algımız Üzerindeki Etkisi: 👩‍🔬Yapılan araştırmalar gösteriyor ki sosyal medyanın yüksek oranda kullanımının anksiyete, depresyon ve stres bozukluğu ile yakından ilişkisi var. 🙄Sosyal medya kullanan kişilerin %88’inin kendi hayatını başkalarının hayatları ile kıyasladıkları ortaya konulmuş. Kötü haber ise bu kıyasın ‘’highlight reel’’ denilen yani kıyaslanan kişilerin sadece hayatlarındaki en iyi anları ve görüntüleri ile olması. Gerçeği yansıtmayan bir görünüm ile kendimizi kıyaslıyor olmamız. Sosyal medya ‘’Kim olduğumuz’’ algısı üzerine değil ‘’kim olmak istersiniz’’ algısı üzerine çalışır. Size sosyal medya topluluğunun bir parçası olarak ‘’hazır bir kimlik’’ sunar. Sosyal medyada Kullanabileceğiniz filtreler ve gerçek hayatınızı yansıtmayan anlarla istediğiniz kişi olabilirsiniz… 😒Sosyal Medya kullanımı arttıkça ‘’benlik saygısında düşüş’’ gözlemlendiği kanıtlanmış. Yapılan bir deneyde her 1 saatlik facebook kullanımının benlik saygısı üzerinde yaklaşık 5,5’lik puan düşüşü ile sonuçlandığı gözlemlenmiş. ❓Sosyal medya ‘’Ben kimim’’ yerine ‘’ben kim olmalıyım’’ algısını yerleştirir beyinlerimize… Bu da benlik algımızı zaman içerisinde bozmakta kendi gerçek kimliklerimiz ve sosyal medya kimliği arasında bir uçurum yaratmaktadır. 🧪İşte bu yüzdendir ki son yıllarda plastik cerrahi tarihinin en parlak dönemini yaşamaktadır. Kişinin kendi bedenine yönelik algısı değişmektedir. Zayıf olmak, kaslı bir vücuda sahip olmak, pürüzsüz bir cilt, yaşlansanda yaşlılığın getirdiği normal kırışıklık ve sarkmaların olmaması gibi unsurlar ‘’gereklik’’ olarak sunulmakta ve kişinin kendi bedenini zihinsel olarak nasıl algıladığı noktasında değişimler yaratmaktadır. Sosyal Medya; 1- Kişi bedeninin nasıl olması gerektiğine sosyal medyada gördüğü sahte kimlikler üzerinden karar verir. 2- Yine bu ideal olarak gördüğü bedene ulaşmanın yöntemlerini de sosyal medya üzerinden öğrenir. Dolayısı ile hem nasıl olmamız gerektiğini hem de bu nasılın cevabını veren bir rehber haline dönüşür… Yüksek oranda kendi ile ilgili post paylaşanlardaki temel beklenti benlik saygısını yüksek tutmak ve ‘’kendisi ile bilgi edinimini dışarıdan beklemesidir’’. Kişi onay görmek noktasında oksitosin denen mutluluk hormonunu salgılamak için her geçen gün daha fazla like almak arzusunda olduğunun farkında olmasa da temel ihtiyaç ‘’ONANMA’’ duygusudur. Sosyal medyanın aşırı kullanımı sonucunda; 1- Zihinsel sis 2- Odaklanma sorunları 3- Asosyalleşme 4- İş hayatındaki performansta düşüş 5- Özdeğer ve Özsaygıda eksiklik 6- Benlik karmaşası 7- Düşük hayat memnuniyeti 8- Kalitesiz zaman geçirme oranları artabilir. Sosyal medyayı güzel amaçlar için de kullanabilir. Aynı zamanda Kullanımızı sınırlandırabilmek de sizin elinizde. 1- Kendi sosyal medya kullanımızı değerlendirin. Sosyal medyayı ne amaçla kullanıyorsunuz kendinize sorun. 2- Ne süre ile kullanıyorsunuz? Bu sürede alternatif ne yapabilirdiniz? Sosyal medya kullanımı yerine başka bir eylem koyun. 3- Takip ettiğiniz hesaplar sizi nasıl etkiliyor? Takip ettiğiniz hesapların sizi nasıl etkilediğine bakın. Sizde nasıl bir his yaratıyor? Kişisel gelişiminize katkıda bulunacak veya sizi mutlu hissettirecek bir etkiye sahip mi? Yoksa özgüveninizi zedeleyen veya üzerinizde yük oluşturan hesaplar mı? En önemlisi sosyal medya üzerinden arkadaşlarınızla yazışmak ve like atmak yerine gerçekten görüşün, birbirinize sarılın, kahvelerinizi alın ve gerçek bir sohbet edin!

Comments


bottom of page